Tiyatro
Bouleuterion
Priene Athena Polias Tapınağı
Priene Athena Polias Tapınağı
Priene Athena Polias Tapınağı
Priene Athena Polias Tapınağı
Rahibe Nikeso heykeli MÖ 300-250
Zeus Olympos Tapınağı
Priene Agorası
Hiera Stoası
Hiera Stoası
Hiera Stoası
Priene antik kenti günümüzde Didim-Güllübahçe yolu üzerinde, Mykale (Samsun) Dağının güney eteklerindedir. Heredotos’a göre Panionion’a katılan 12 kentten biridir. Bu bilgiden yola çıkarak, Priene’nin tarihini MÖ7. yy’a kadar götürebiliyoruz.
Antik dönemden bugüne kadar gelen anlatımlara göre kenti kuranlar İonia’ya göç eden kolonistlerdi. Liderleri ise Atina’nın efsane kurucusu Kodros’un oğlu, Aepytos’tur. Priene’nin bu nedenle tarihsel süreçte hep Atina’ya bağlı kaldığı varsayılmaktadır.
Antik kaynaklara göre Priene, MÖ 645-546 yılları arasında Lydia egemenliğinde sonrasında da Pers egemenliğindedir. Yedi bölgeden birisi olan MÖ 6. Yy’da yaşadığı düşünülen Bias ise Heredetos’un Historia’sında “Prieneli Bias” olarak geçmektedir. Daha sonra MÖ 500-494 yıllarındaki İonia İsyanına karışır. 12 gemi ile Lade savaşında Perslere karşı savaştığını bilmekteyiz. Veli Sevin, Maindros’un, Latmos Körfezine getirdiği alüvyon dolgu nedeniyle Priene kendi MÖ 5.yy ‘ın ortalarında daha yüksek bir alana taşınmıştır, der. Başka birkaç yayında da bugün gördüğümüz, Mykale dağına yaslı görkemli Priene kenti, MÖ 350 tarihinde kuruldu, şeklinde bahsediliyor.
Büyük İskender’in 4. yy‘ Prine’yi ziyaret ettiği ve o zaman şehirdeki inşa faaliyetlerini görüp destek sağladığı bilinmektedir.
Şehir Miletoslu Hippodamos (MÖ 498-408) planına göre kurulmuştur. Sokaklar birbirlerini dik açılı bir şekilde kesmektedir. Priene Hippodamos Planı’nın uygulandığı ilk kentlerden biri olarak tanınır.
Kentte anayollar doğu-batı yönünde yan yollar ise kuzey-güney yönünde uzanmaktadır ve birçoğu merdivenlerden oluşan sokak şeklindedir. Fakat kenti çevreleyen yaklaşık 2.5 km uzunluğundaki sur duvarları bu plana uyum göstermez, daha çok topografik yapıya bağlıdır. Priene’de sokak anıtsal bir planlama öğesi değildir.
Ana caddeler parke taşı döşenmiştir. Yan sokaklar ise gerekli olduğu durumlarda ana kayadan oluşmaktadır. Sokakların zemini ise genelde sertleştirilmiş topraktı ve yağmur sularının akıp gitmesi için yer yer taş döşenmiş, kanallar oluşturulmuştur.
Her bir yapı adacığı ortalama 36x48 m boyutlarında dikdörtgen planlıdır. Bu yapı adacıklarına ketin kurulduğu zamanlarda sekizer tane uzun ve dar konut yerleştirilmiştir. Ancak zamanla bu yapı adacıklarının iç düzenlemesinde çeşitli değişikler gözlemlenmiştir.
Daha önce bahsettiğimiz gibi bir yapı adacığının içerisinde uzun ve dar sekiz adet konut bulunmaktadır.
Priene’deki evler, Pompei ve Delos evlerine benzer. Bu yapıların hemen hepsi Helenistik karakteri korumuştur. Duvarların alttaki küçük bir kısımları taştan, geri kalan ise kerpiçtendir. Evin caddeye bakan duvarları ise tamamen taştandır. Evin odalarının yüksekliği 4.6-6.1 m arasındadır. Bulunan merdivenler gösteriyor ki bazı evler 2 katlıydı.
Yapı adacıkları içerisinde birbirleri ile duvar teması bulunmayan evlerin bulunduğu bir alan blok adıyla anılmaktadır ve her blokta 4 ev bulunmaktadır. Bu blokların dış duvarları neredeyse kamu yapıları kadar sağlam yapılmıştır. Bu dış kapı bir koridora bu koridorlar ise bir avluya açılmaktadır. Kapının yanında ise ailenin sunular gerçekleştirmesi için bir sunak ve bazen de bir Hermes heykeli bulunurdu. Kışları ısınma genellikle mangal ile yapılırdı v bazı mutfaklarda ocak bulunmuştur.
Priene evlerinin yapıldığı zaman için şunları söylemek mümkün olabilir: Evler ilk yapıldığında bütün halka eşit olarak verilmeye çalışılmıştır. Fakat çeşitli sebeplerden ötürü 100% bir eşitlikten söz edilemez. Şehrin genel planına baktığımızda şehir merkezinin etrafındaki evlerin, diğer evlere göre daha fazla tercih edilebilir olduğu gözlemlenecektir. Burada daha varlıklı, zengin ya da güçlü olarak düşünebileceğimiz kişilerin şehir merkezinin etrafındaki evleri alması muhtemeldir. Bir diğer eşitsizlik oluşturacak durum ise yapı adacıkları içerisinde karşımıza çıkmaktadır. Buradaki evlere baktığımızda en geniş alana sahip olan evlerin güneydoğu ve güneybatı köşede kalan evler olduğunu görüyoruz.
Tiyatronun taş oturma sıraları MÖ 330’da yapılmıştır. Bu tarihten yaklaşın 80 yıl sonra yenilenen mermerden yapılmış sahne binasının ilk katı günümüze kısmen sağlam ulaşmıştır. İlkin tek kademeli olan tiyatro yeni gereksinimlere göre büyütülüp üç kademeli haline ulaşmıştır. Birinci katı ayakta kalmış sahne binası, süslü onursal koltukları ile Anadolu’nun erken dönem tiyatroları arasında yer alır.
Proskene 21 m uzunluğunda ve 2.74 m genişliğindedir. Skene 2 katlıdır, bugün sadece alt katı görünmektedir. Her iki katta da üçer oda bulunmaktadır ve alt kattaki odalar birer kapı ile proskeneye açılmaktadır.
Tiyatronun birinci kademesinde 14 oturma sırası, 6 ışınsal yolu vardır. Sıralar üzeirne izleyicileri güneşten koruyan bez tentelerin gerildiği ahşap delikleri günümüze ulaşmıştır. Ikinci kademe 21 oturma sıralı 11 ışınsal yolludur. Üçüncü kademede 5 oturma sırası vardır. Birinci kademenin beşinci sırasında seçkinler ve konuklar için bölüm vardır.
Kentteki tiyatrodan sonra en iyi korunmuş yapıdır. Bitişiğindeki Prytaneion ile 1 insulayı kaplar. Kareye yakın formda, 20x21 m ölçülerindedir. ORtasında bir sunak olan, 3 kenarında duvara paralel yükselen basamaklar şeklinde oturma sıraları olan kapalı bir salondur. İki kapı arasında kalan loca şeklindeki dörtgen niş konuşmacılar içindir. Üstü ahşap bir çatı ile örtülüdür.
Tapınağın mimarı Prieneli Pytheos’tur (Halikarnassos Mausoleionu ve Labraunda Zeus Tapınağı). Tapınağın yapımına MÖ 350-340 yıllarında başlanmıştır. Yapımına maddi destekte bulunan B. İskender tapınağın kendisine ithaf edilmesini istedi. Tapınak kentin hippodamik planı içerisinde en üstteki terasa yerleştirilmiştir. 6x11 sütunu olan hexastylos peristylos tipli bir plana sahiptir. Yapımında yerel merme kullanılmıştır.
İon düzenindeki tapınak ana kayaya oyulmuş veya taş temellerle yapılmıştır. 3 basamaklı bir krepis üzerinde yükselmektedir. Yapının üzerinin ahşap bir çatıyla kapatıldığı düşünülmektedir. Naos daha yüksektedir bu yüzden Pronaostan Naosa merdivenle çıkılmaktadır. Cellada bulunan 1 m yüksekliğindeki kaidenin üzerinde Athena Polias’ın kült heykeli bulunmaktadır.
Bergama örnek alınarak kutsal alana Dor düzenindeki stoalar eklenmiştir. Augustus zamanında tapınağa bir de Propylaion eklenmiştir. Augustus da MS 1. yy.’ u tapınakta tapınım görmüştür.
İskender’in adadığı ve Artemis neokorosu Ephesoslu Megabyzos’un maddi destek vererek tamamladığı tapınak. Augustus döneminde imparator ve tanrıçaya yeniden adanmıştır. Bu döneme ait adak yazıtı ise tapınağın cephesine ait peristasis architravı üzerinde yer almaktadır. Halk, tapınağı Athena Polias ve tanrının oğlu, Caesar Augustus’a adadı. Buradan yola çıkarak tanrıça ve imparatorun eşit statüde synnaoi theoi olarak tapınım gördüğünü söylemek mümkündür.
Kentteki en eski kutsal alanlardandır, bereket tanrıçası Demeter ve kızı Kore’ye adanmıştır. Anteli bir yapıdır ve anteler arasında duran Dor sütunu iki basamaklı bir altyapı üzerinde yükselir. Bir pronaos ve buna bağlı dörtgen naostan oluşmaktadır. Temenos girişindeki heykel kaidelerinden burada rahibe Tmanossa ve Nikeso’ya ait heykellerin durduğu anlaşılır.
Rahibe Nikeso heykeli MÖ 300-250
Agoranın doğu stoası bitişiğinde yer alır. MÖ 3. Yy’da yapılmış olmalıdır. İon düzeninde bir prostylostur. Günümüzde tapınağın sadece temel kısmı görülebilmektedir. Mimari süslemelerinde Pythos etkisi görülmektedir. Tapınağın naos bölümündeki heykel kaidesinin geni olması burada hem Zeus hem de Hera’nın tapınım görmüş olabileceğini akla getirir.
MÖ 3. Yy’da inşa edilmiştir ve şehrin merkezinde yer almaktadır. Üç tarafı stoalarla çevrilidir ve stoaların arkasında da dükkanlar bulunmaktadır. Agora toplamda 2 blokluk bir araziyi kapsamaktadır ve 75x45 m boyutlarındadır. Agoranın ortasında Hermes’e adanmış bir sunak bulunmaktadır. Bu sunağın dopusunda da taşlarla oluşturulmuş 2 platform yer alır. Agorada birçok heykel altlığı ele geçirilmiştir.
Hera Stoa’nın arka tarafında 15 odcık yer alır. Bu odacıklardan 12’si bir kapıyla kapatılmışken, 2., 9. Ve 15. Odacıkların girişi bir eksedra gibi açık bırakılmıştır. Epigrafik kanıtlara dayanarak 9. Odacık imparatorlar kültü ile ilişkilendirilmiştir. Odacığın yan pilasterlerinden biri üzerinde yer alan ve Asia Eyaleti Meclisi’nin MÖ 9. Yılına ait bir kararını içeren yazıtta Augustus döneminde Lulius takviminde yapılan reformdan ve eyalette bu takvimin kullanıma sokulmasından bahsedilmektedir. Bu yazıt bir kural olarak tüm şehirlerde imparatorlar kültüne ait mekanlarda sergilendiğinden M. Schede buranın kültle bağlantılı bir mekan olduğunu öne sürmüştür. SÖz konusu eksedranın imparatorlar kültü için kullanılmadan önce Dea Roma’nın tek başına tapınım gördüğü bir mekan olarak kullanılmış olması da mümkündür.
Stoa’nın önünde uzanan altı geniş basamak ise agorada düzenlenen cenaze törenleri ya da resmi geçit törenleri gibi toplu performansların izlenebilmesi için neredeyse bir theatron vazifesi görmüş olmalıdır. Meydanda sergilenen onurlandırma heykelleriyle birlikte izleyicilere neredeyse bir tiyatro sahnesi sunan agora, kentin önemli vatandaşlarının ve yöneticilerin anılarının tazelenmesini ağlamaktadır.