Ders-1
Türkiye'deki Kazılar
a) Müze Kazıları
b) Bilimsel amaçlı sistematik kazılar
a. Müze denetimli kazılar
Kazı başkanı müze müdürü, Akademisyen danışman oluyor.
b. Bakanlar kurulu/CB kararlı kazılar
Her yıl yenilenen ruhsat, ekip önerileri vs.
Bilimsel yöntemlerle yapılan Müze kazıları-Hedef bilimsel bir soruya cevap bulmak değil
a) Sondaj
b) Kurtarma
c) Ruhsatlı define
d) Öğrenci kazı/araştırması
Kazı ve Sonrası
Her arkeolojik kazıda varsayılan,
insan,
insanın aktiviteleri ve
tarihini tanımaya yarayacak bir dizi obje ya da yapıyla
karşılaşma beklentisidir.
Bu durumda varsayım aşamasından itibaren aşağıda bahsedilen şekilde incelenmesi gereken gözlem ve belgeleme gerektiren eserlerin veya anlam taşıyan katmanların (kullanım tabakaları denilen bu katmanlar, genellikle buluntular ve onların kullanımlarını anlamaya yönelik temek atıkları içerir) gün ışığına çıkması olasıdır.
Stratigrafik birimin tanımlaması
Stratigrafik birimlerin arasındaki kronolojik ilişki
Stratigrafik birimlerin belgelenmesi
Stratigrafik birimlerde bulunan malzemelerin açığa çıkarılması belegelenmesi ve kaydedilmesi
Bu işlemlerin sürekliliği alttaki bir tabakaya ulaşmak için üsttekini kaldırmayı beraberinde getirir. Bu geri dönüşü olmayan uygulamalar arkeolojik kazıyı kati bir demonte işlemi haline getirir. Bu durumda bu sürecin aşamalarının buluntuların analiz edilmesi anlaşılması ve belgelenmesinden önce temel ögelerin kaybına yol açabilecek değişkenlerin sayısını azaltmak amacıyla programlanmış olmamaları düşünülemez.
Eğer taşınabilir objeler söz konusuysa in situ koruma uygulaması daha kısa süreli olacaktır. Eserler, etkin bir korumaya uygun şartlar sağlayan kontrollü ortamlara taşınacaktır. Sabit yapılar ise (duvarlar, kaplamalar, döşemeler, taş veya ahşap yapılar vb.) yer değiştiremeyecek ve kazının ilk aşamalarından uzun süreli in situ koruma planına kadar bir dizi önleyici koruma uyugulamasına özne olacaktır.
Arkeolojik alanlar, sabit yapılar ve taşınabilir buluntular birlikte değerlendirilmeli ve sistematik ve net bilgi toplamak, bunu gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla hazırlanmış birleşk bir programın öznesi olmalıdır.
Bu amaçlar, arkeolojik konservasyonun hedeflerinden biri objenin bulunduğu kontekstten koparıldığında uğrayacağı veri kaybını azaltmaktır.
Bunun yanısıra, eğer uygun önleyici konservasyon uygulamaları in situ yapılırsa, kazı bitiminde restorasyon uygulamaların büyük bir kısmına ihtiyaç kalmayacaktır.
Arkeolojik bir konservasyondan bahsedildiğinde taşınabilir ve taşınamayan buluntular birlikte değerlendirilmelidir halbuki bunların ayrı ayrı değerlendirilmesi neredeyse bir gelenek haline gelmiştir. Bu ayrım müzelerde kontekstten ayrı bir sergilemeyle devam eder. Müzeleştirilmiş veya uzun süreli koruma planı uygulanan arkeolojik alanların sayısı azdır.
Kazı Süresince Koruma
Gün ışığına çıkma aşamasında her buluntu kimi zaman hızlı kimi zaman yavaş, kimi zaman şiddetli kimi zaman hafif gerçekleşen bir değişme ve/veya bozulmaya maruz kalır. Malzemelerin dayanıklığı temelde üretildikleri hammaddelerin özelliğine ve maruz kaldıkları doğa koşullarına ve insan etkilerine bağlıdır. Bu kaçınılmaz faktörlerin ışığında kazı sorumluları tüm kazı boyunca bu etkileri en aza indirmek için uygulanabilir bir plan hazırlamalıdır. Eğer kazı açık alanda yapılyorsa iklimi kontrol etmenin imkansız olmasa da çok zor olduğu açıktır. Bu durumda ortam değişiminden kaynaklanacak şoku sınırlandırmak için buluntuların kaldırılmasında tercih edilecek ana, hepsinden önce özellikle hassas olanların koruması için gerekli koşulların önceden hazır tutulmasına büyük önem vermek gereklidir.
Genellkle bir arkeolojik kazı bir sezondan uzun sürer. Bu nedenle 2 kazı sezonu arasında geçen sürede alınacak koruma önelmleri iyice düşünülmeli, programlanmalı ve maddi olanaklar hazırlanmalıdır. Alanda veya alanın bir bölümünde koruma adına yapılacak her tercih bir anlaşma, uzlaşma anlamına gelmektedir. Bu tercihler temel önleyici koruma ilkeleri çerçevesinde yapılmalıdır. Önleyici koruma ölçülerini uygulamaya koymadan önce ve sonrasını değerlendirmek faydalı olacaktır. Genellikle bu değerlendirmeye ayrılması gereken zaman kazının bitimiyle çakışır ve korumanın çözüme yönelik olan özellikleri yerine negatif etkileri ön plana çıkar. Örneğin, kazının yeniden başlayacağı zamana kadar gerekli olan koruma sisteminin hazırlanması bu aşamada hem maddi hem iş yükü anlamında bir külfettir. Öte yandan, koruma önlemlerinin gözardı edilmesi sonucunda malzemelerin mekanik ve fiziksel özelliklerinin zayıflaması buluntuların ve stratigrafik birimlerin zarar görmesi dolayısıyla gerçekleşecek veri kaybı yapılar ve objeler arasındaki stratigrafik ilişkinin kaybı engellenemez.
Kazı sırasında ortaya çıkan bir başka potansiyel risk faktörü de arkeologla konservatir/restoratörün yetkinlik çatışmasıdır. Genellikle restratör buluntuyu zarar görmeden bir an evvel kaldırmak isteyecetir ancak arkeolog bu buluntunun bulunduğu tabakayla ilişkilenirmek dolayısıyla da kaldırma süresini uzatmak isteyecektir. Eğer ortam koşullarını sabitleme önlemi uygun zamanda alınmadıysa bu durum sorun yaratacaktır. Uygulamaların koordineli yürümesi ve yetkinliklere karşı karşılılı saygının önemi temeldir.
Kazıdan sonra koruma
Bir kazının bitiminde 2 uygulama süreci gerçekleştirilmek zorundadır: bunlardan biri önleyici koruma (aktif bakım, drenajlar, örtü sistemleri vb.) diğeri terapatik terapautica korumadır. (bozulmanın hızını azaltacak koruma uygulaması)
Genellikle buluntuların toplanarak depolarda saklandığını görürüz. Bir kısmı mevcut yerlerinde bırakılır ve yok olur. Bir kısım buluntu ise yeniden gömülür. Çok az sayıdaki alan müzeleştirilmiştir. Her koşulda hiç bir sit alanı kazıdan sonra tek edilmeyi ve önelenemez bozulmaya mahkum kalmayı hak etmez.
Bir siti müzeleştirmek için gerekli emeği doğru değerlendirmemek düşünülemez. Bu durumda koruma aktifleşir ve tam zamanlı gerçekleştirilmelidir. Gerekli kaynaklar koruma personelinin, aydınlatmanın, minimum düzeyde de olsa iklimlendirmenin olağan ve olağan dışı bakımın periyodik biyolojik mücadelenin ve iklim gözleminin maliyetini de kapsamalıdır.